Şeker Hastalığı

Şeker Hastalığı

Normal yaşantımızda kanımızda belirli miktarlarda şeker hep vardır. Doku ve organlarımızın çalışması, görevlerini yerine getirmesi için gerekli enerji bu dolaşan şekerden sağlanır. Kandaki şeker miktarını belirli sınırlar içerisinde dengede tutan en büyük etken insülin hormonudur. İnsülin pankreas bezinden salgılanır. Kan şeker düzeyi arttığında mesela yemek yedikten sonra pankreas durumu algılar ve insülin salgısını artırır. Salgılanan insülin kan şekerinin kas, yağ dokusu gibi ihtiyaç duyulan yerlerde kullanılmasına aracılık eder. Tam tersi durumlarda örneğin uzun süren açlıklarda kan şekeri düşmeye başlayınca da insülin salgısı azalır ve kan şekeri dengede tutulur. Normal bir yetişkinde 8-10 saatlik bir açlık dönemi sonrası sabah erken saatlerde ölçülen şeker düzeyi 70-99 mg/dL arasındadır. Tokluk durumunda ise (yani yemeğin ilk lokmasından 2 saat sonra) kan şekeri 140’ı geçmez. Eğer kişide insülin salgılanması azalmışsa veya insülin etkisiz kalıyorsa şeker dokulara yeterince alınamaz ve kanda düzeyi yükselir. Bu duruma tıp dilinde “Diabetes Mellitus” yani şeker hastalığı denir.

Şeker hastalığının tanısı nasıl konur?

Şeker hastalığının teşhisi kan ölçümleri sonucuna göre konur. Aşağıdaki 4 durumdan herhangi biri varsa şeker hastalığı tanısı konur:

  1. En az 8 saat açlıktan sonra ölçülen kan şekeri 126 mg/dL’den büyükse, veya
  2. 75 gram şeker yüklemesi sonrasında kan şekeri 200 ve üzerinde ölçülmüşse, veya
  3. Herhangi bir zamanda rastgele ölçülen kan şekeri 200 ve üzerinde iken kişide şeker hastalığı ile ilgili şikayetler de varsa, veya
  4. Hemoglobin A1c (HbA1c) ölçümü % 6.5 ve üzerinde ise o kişide şeker hastalığı vardır.

 

Kaç tip şeker hastalığı vardır?

4 ana başlık altında toplayabiliriz şeker hastalığı çeşitlerini;

  1. Tip 1 Diabetes Mellitus
  2. Tip 2 Diyabetes Mellitus
  3. Gestasyonel Diyabet (Gebelikte ortaya çıkan şeker hastalığı)
  4. Diğer spesifik diyabet tipleri (Başka hastalık ve nedenler sonucu ortaya çıkan şeker hastalığı)

 

Şimdi şeker hastalığı tiplerinin özelliklerinden bahsedelim.

  1. Tip 1 şeker hastalığı: insülin hormonu eksikliği vardır. Çocuk yaşta (genellikle 15 yaşından önce) ortaya çıkar. Hastalık birden bire ortaya çıkar, hatta hastalar şeker koması nedeniyle acil servise götürülmek durumunda kalabilir. Kişiler genelde obez değildir, normal kilolu veya zayıf olabilirler. Tedavisinde yaşam tarzı değişiklikleriyle birlikte günde 3 veya 4 kez insülin uygulamak gerekir.
  2. Tip 2 şeker hastalığı: İnsülin hormonu vardır ama etkisi azalmıştır. Yani insülin direnci vardır. Genelde yetişkin yaşlarda ortaya çıkar. Sinsi bir hastalık olup teşhis konulması birkaç yıl alabilir. Bu nedenle riskli olan kişilerde her yıl doktor kontrolü ve şeker yükleme testi şarttır. Şeker koması Tip 1 diyabete nazaran daha az görülür. Genetik geçiş dediğimiz ailesel yatkınlık tip 2 diyabette daha fazladır. Hastalar fazla kilolu hatta obezdirler. Tedavisinde yaşam tarzı değişikliği esastır aynı zamanda genellikle ağızdan alınan ilaçlar, bazı durumlarda iğneler ve eğer diyabet ilerlemiş ve kan şekeri çok yüksek ise insülin kullanılır.
  3. Gebelik diyabeti: daha önce şeker hastalığı olmayanlarda gebeliğin ilerleyen haftalarında şeker hastalığının ortaya çıkma durumudur. Genellikle gebeliğin 6-7. Aylarında yapılan 50 gr şeker yükleme testi ile tarama yapılır. Şekerli su içildikten 1 saat sonrasında ölçülen kan şekeri normalde 140’ın altınadır. Kan şekeri 190 ve üzerine çıkarsa gebelik şekeri tanısı konulur. 140-190 arasında çıkan sonuçlarda bir sonraki basamak olan 100 gr şeker yükleme testi tapılarak 1,2 ve 3. Saat şeker ölçümleri yapılır. Ölçülen 2 değer beklenenden yüksek çıkarsa şeker tanısı konulur. Başka bir yaklaşım da 50 gr ile tarama yapmadan doğrudan 75 gr glukoz ile yükleme testi yapmaktır. Aç karnına 75 gr toz glukoz 1 bardak su içinde karıştırılır ve içmeden hemen önce, içtikten 1 ve 2 saat sonra kan alınarak şeker ölçümü yapılır. Herhangi birinde olan yükseklik gebelik şekeri tanısı koydurur. Gebelik şekeri toplumda sık görülmektedir ayrıca anne ve bebek sağlığı için risk oluşturabilmektedir. Bu nedenlerden dolayı gebelikte tarama testi olarak şeker yükleme testinin tüm gebelere yapılmasını hem Avrupa, hem Amerika hem de Türkiye’deki Kadın Doğum ve Endokrinoloji dernekleri, toplulukları önermektedir. Test sırasında annenin içtiği şekerli suyun ne anneye ne de bebeğe bir zararı olmadığı yapılan çalışmalarda gösterilmiştir. Gebelik şekerinde öncelikli olarak anneye şeker için uygun diyet önerilir. Ancak bu diyet tip 1 veya tip 2 şeker hastaları için önerilen diyetten farklı olabilir. Bu yüzden gebelik diyabetinde konu-komşu veya akrabalarınızın önerdiği şeker diyetlerini kullanmayın. Mutlaka bir diyetisyene başvurun. Uygun diyet ve uygun egzersiz programları ile eğer kan şekeri açlıkta 95’in altına düşmüyor, 1. Saat tokluk şekerleri 140’ın altına inmiyorsa doktorunuza tekrar başvurunuz. Çünkü insülin başlamak gerekebilir. Gebelikte şekeri düşürmek için kullanılabilen tek ilaç insülindir. Günde kaç kez yapılacağı ve hangi tip insülinin hangi dozda kullanılacağı kararını endokrinoloji hekiminiz size anlatacaktır. Gebelik şekeri genellikle doğumla birlikte sonlanır. Ancak bu kişiler şeker hastalığı açısından ilerleyen süreçte risk altında olabileceklerini unutmamak gerekir. Doğumdan 1,5 ay sonra şeker yükleme testiyle şekerin normale döndüğünü göstermek şarttır. Sonraki gebeliklerde tekrar ortaya çıkabilir.
  4. Diğer nedenlere bağlı özel diyabet tipleri:

Bu grupta ya genetik bazı bozukluklara bağlı olarak kişide şeker hastalığı vardır, ya da kişide bilinen bir şeker hastalığı olmadığı halde başka bir hastalık veya ilaç kullanımı gibi durumlara bağlı olarak ortaya çıkan bir şeker hastalığı vardır. Örnek olarak aşağıdaki durumları sayabiliriz. 

Genetik bozukluklara bağlı olanlar: Örnek: MODY tipi şeker hastalığı

Pankreasla ilgili hastalıklarda. Örnek: pankreatit, pankreas kanseri

Bazı ilaçlara bağlı. Örnek: kortizonlu haplar ve iğneler

Bazı endokrinolojik hastalıklar. Örnek: akromegali, feokromasitoma, hipertiroidi vs…

Bu özel diyabet tiplerinin bir kısmı tedavi edilebilmektedir. Örneğin pankreatit iyileşince kan şekeri düzelebilir. Akromegali ameliyatla tedavi edildiğinde şeker normale dönebilir. Kortizonlu ilaçları bırakınca şeker iyileşebilir.

 

Şeker hastalığında hangi şikayetler olur?

Şeker hastalığının başlangıcında, hatta öncesinde ve hastanın takibi sırasında sık idrara çıkma, çok su içme, çok yemek yeme veya iştahsızlık, ağız kuruluğu, gece idrara çıkma, halsizlik, çabuk yorulma gibi şikayetler bizim sıkça karşılaştığımız hastalarımızın dile getirdiği şikayetlerdir. Bunlara ilaveten zayıflama, sık sık enfeksiyon geçirme, görme sorunları, kaşıntı, cilt kuruluğu gibi şikayetler de olabilmektedir.

 

Şeker hastalığının vücuda ne gibi zararları vardır?

Şeker hastalığı kronik yani müzmin bir hastalıktır. Erken tedavi edilmezse beyin, kalp, böbrek gibi hayati organlarda ciddi hasarlar yapabildiği gibi, ayak damarları, göz, sinirler üzerinde de tahrip edici etkisi vardır. Kalpte koroner arter tıkanmalarına bağlı kalp krizi, kalp yetmezliği, beyin damar tıkanıklığı sonucu felç, gözde yine damar tıkanıklığı sonucu görme kaybı, ayrıca katarakt, glokom yapabilir. Böbreğin zararlı maddeleri süzme görevi azalır, protein kaçağına sebep olabilir. Böbrek yetmezliği gelişerek kişi diyaliz hastası olabilir. Ayaklarda hem damar hem de sinirleri etkileyerek ayak yaraları yapabildiği gibi kangrene de sebep olabilir.

Şeker hastalığının tedavisi

Şeker hastalığının tedavisinde 3 ana prensip vardır. Birincisi eğitim ikincisi yaşam tarzı değişikliği üçüncüsü de tıbbi tedavidir.  Bu üçü birbirinin tamamlayıcısıdır. Bir şeker hastası, hastalığı ile ilgili temel bilgileri bilmezse hastalığın tedavisi zorlaşır. Örneğin, kan şekerinin açken ve tokken kaç olması gerektiğini, şeker yükseldiğinde veya düştüğünde (hipoglisemi) ne yapması gerektiğini, kan şekerinin hangi organlara nasıl zararlar verdiğini, ilaçların ve insülinlerin nasıl kullanıldığını bilmeyen bir hastada tedavinin başarı oranı çok düşüktür. Bu nedenle biz şeker hastalarına kliniklerimizde “Diyabet Eğitimi” adı altında gerekli bilgileri veriyoruz. Yaşam tarzı değişikliğinden kasdedilenler sigara ve alkolü bırakma, uygun bir diyet programı ve düzenli egzersizdir. Diyet için mutlaka bir diyetisyene gidilmesi ve onun kontrolünde olmak şarttır. Egzersiz olarak hergün 20-30 dakikalık tempolu yürüyüşler önerilir. Hergün yürüme imkanı olmayanlar için günaşırı 50 dakikalık yürüyüşler de uygun olur. Yarım saat bisiklete binme, 15 dakika koşu veya 15 dakika merdiven çıkma gibi fiziksel faaliyetler de yapılabilir.

Şeker hastalığının ilaçla tedavisi ise bireysel farklılıklar gösterir. Bu nedenle bir şeker hastasının tedavisi ile bir diğerininki birbirini tutmayabilir. Buna hekim karar verir. Bu kararı verirken hastanın yaşı, kaç yıldır şeker hastası olduğu, şekerin yükseklik derecesi, böbrek ve kalp hastası olup olmaması, karaciğer hastalığının veya kemik erimesinin varlığı gibi daha pekçok durum gözönünde bulundurulur. Tip 1 diyabette henüz insülin dışında kullanılabilen bir ilaç yoktur. Tip 2 diyabette ise az önce bahsettiğim durumlar göz önünde bulundurularak, ağızdan hap, insülin veya bazen her ikisi birden verilebilir. Tip 1 diyabetli hastalarda insülin pompası uygun hastalarda denenip başarıyla  kullanılmaktadır. Ayrıca gebelik şekerinde ve çok nadir durumlarda Tip 2 diyabette de kullanılabilmektedir.

BKİ 40 ve üzerinde olan hastalarda bariyatrik cerrahi ya da metabolik cerrahi denilen ameliyatların etkili olduğu araştırmalarda gösterilmiştir. Yine şeker hastalığı olan ve BKİ 35 ve üzerinde olanlarda en az 6 aylık uygun tedavi rejimlerine rağmen kan şekeri kontrolü sağlanamayanlarda da bu cerrahi işlemler uygulanabilir. Cerrahi sonrasında beklenen faydalı sonuçların uzun süre devam edebilmesi için kişilerin beslenme önerilerine uyması ve iradelerini bu yönde iyi kullanmaları gerekir. Yoksa ameliyat kesin çözüm değildir. 1-2 yıl içerisinde tekrar şeker hastalığı ve obezite ortaya çıkabilir.

Pankreas ve adacık nakilleri henüz rutin olarak diyabet tedavisinde uygulanmamaktadır. Bazı özelliği olan hastalarda ve az sayıda merkezde özel koşullar altında uygulanabilmektedir. Kök hücre ve gen tedavisi ise henüz araştırma aşamasında olan yöntemlerdir.

 

Şeker hastasının kan şeker düzeyleri nasıl olmalıdır?

Çok özel bir durum olmadıkça (mesela yoğun bakım hastaları, böbrek yetmezliği hastaları, çok yaşlı olanlardaki hedefler daha farklıdır mutlaka hekiminizden bilgi almalısınız) açlık kan şekeri 80-130 arasında olmalıdır. Yemeğe başladıktan 2 saat sonra ölçülen tokluk şekeri 160’ı geçmemeli. HbA1c  hedefimiz ise % 7 ve daha altında olmasıdır.

Share: