Obezite nedir? Nasıl meydana gelir?

Obezite nedir? Nasıl meydana gelir?

Obezite nedir? Nasıl meydana gelir?

Obeziteyi vücudumuzdaki yağ miktarının sağlığımızı tehdit edecek şekilde artması şeklinde basitçe tanımlayabiliriz. Tıp dilinde “kronik” dediğimiz süreğen ve etkisi uzun süre devam edebilen bir hastalıktır. Vücudumuzdaki enerji dengesindeki bozulmanın bir sonucudur obezite.  İhtiyaçtan fazla alınan enerji, yeterince harcanamazsa vücutta yağ şeklinde depolanacaktır. Doğumsal ve sonradan edinilmiş bazı faktörler bir arada obeziteyi doğurur. Genetik bazı hastalıklar, metabolizma ile ilgili bazı bozukluklar, psikolojik bazı hastalıklar (yeme davranış bozukluğu, depresyon, anksiyete gibi), düzensiz ve sağlıksız beslenme, hareket azlığı, bazı ilaçlar obeziteden sorumlu tutulmaktadır. 

Obezite nasıl tespit edilir?

Obezite ve aşırı kilolu olma durumunun tespiti bel çevresi ve beden kitle indeksi (BKİ) ölçümleri ile kişinin kendisi tarafından da kolayca yapılabilir. Vücut ağırlığımızı (kg), boyumuzun metre biriminden karesine (m2) oranladığımızda (kg/m2) ortaya çıkan rakam ile BKİ değerini elde ederiz. Yetişkinler için normalde 18-24.9 olan BKİ, 25-29.9 arasında ise fazla kilolu, 30’un üstünde ise obez olma durumunu gösterir. Morbid (marazi) obezite adı verilen durum ise BKİ’nin 40’ı geçtiğinde söz konusudur. BKİ’nin kaç olduğunu, fazla kilolu veya obez olup olmadığınızı öğrenmek için lütfen tıklayınız

Karın bölgesindeki yağlanmayı gösterdiği için bel çevresi ölümleri de obeziteyi değerlendirmek için yaygın kullanılan bir yöntemdir. Bel çevresi ölçümünde standart bir yöntem olması ve objektif bir değerlendirme sağlanması bakımından sabit bazı noktalar referans alınarak ölçüm yapılmalıdır. Bunun için ayakta dik pozisyondayken leğen kemiğimizin ön ve üst tarafında hem sağ hem de solda elimizle dokunduğumuzda en çıkıntılı bölgelerinden mezura geçecek şekilde yere paralel olarak beli tam çevreleyen bir ölçüm yapılmalıdır. Bu ölçüm sırasında mezura ön tarafta genellikle göbek çukuru üzerinden geçer. Bel çevresi ölçümlerinin normal değerleri ırklara göre farklılık gösterebilmektedir. Ülkemiz için kadınlarda bel çevresi ölçümü 80 cm’nin üzeri fazla kilolu, 90 cm’nin üzeri obez iken erkeklerde bu ölçüme göre 90 cm’nin üzeri fazla kilolu, 100 cm’nin üzeri obez olarak kabul edilir. Obeziteyi değerlendirmek için başka ölçüm metodları da vardır. Bel/kalça oranı, bel/boy oranı, boyun çevresi, cilt kalınlığı ölçümü gibi bazı yöntemlerin de obeziteyi değerlendirmede kullanılabileceği çeşitli araştırmalarda gösterilmiştir.

Obezitenin vücudumuza olan zararlı etkileri nelerdir?

Obezitenin vücuda olan etkileri fazla kilonun ortaya çıkardığı birtakım fiziksel ve mekanik etkilerle birlikte fazla yağ dokusundaki hücrelerin salgıladığı hormon vs gibi maddelerle metabolizma, doku-organ ve sistemler üzerine olan olumsuz etkiler olarak 2 ana grupta toplanabilir. Bu etkilerin derecesi genel olarak obezitenin başlangıç zamanı, obezitenin derecesi gibi etkenler tarafından belirlenmektedir.

Obeziteye bağlı sağlık sorunları ana başlıklar halinde şöyle sayabiliriz:

  • Metabolik sendrom
  • Tip 2 Şeker Hastalığı
  • Kolesterol yükseklikleri
  • Hipertansiyon
  • Kalp-damar hastalıkları (Kalp krizleri ve ölüm)
  • Karaciğer yağlanması
  • Polikistik over hastalığı
  • Kısırlık
  • Uyku bozuklukları (tıkayıcı uyku apne sendromu)
  • Astım
  • Eklemlerde kireçlenme
  • Sindirim sistemi sorunları (gastroözefageal reflü, safra taşları, pankreas iltihaplanması)
  • Depresyon
  • Kanserler (kalın bağırsak, meme, rahim, böbrek ve yemek borusu kanserleri gibi)

 

Obezitenin Tedavisi:

Obezite tedavisinde amaç kişiyi zayıflatarak yaşam kalitesinde artma sağlamak ve obeziteyle ilgili olumsuz hastalık ve durumların önüne geçmek, dolayısıyla yaşam süresini uzatmaktır. Bu hedefe ulaşabilmek için 5 ana yöntem vardır.

1. Tıbbi Beslenme Tedavisi de denilen kişiye özel diyet programlarıdır. Bu açıdan kişi mutlaka hekimi ve bir diyetisyen kontrolü ve takibi altında olmalıdır. Bu diyet programında kişinin ne kadar kalori alması gerektiği, beslenme saatleri-öğün zamanlaması, alması gereken makro besin öğelerinin (protein, yağ ve karbonhidrat) miktarları, mikro besin öğelerinden (vitamin ve mineraller) mahrum kalmaması için neler yapması gerektiği, günlük ne kadar posa alması gerektiği, kaç litre su içmesi gerektiği gibi ana unsurlar mutlaka olmalıdır ve hasta kendisi de bu unsurları öğrenmelidir. Bu diyet programının esaslarını sağlıklı ve dengeli beslenme oluşturur. Tıbbi beslenme tedavisi obezite ile mücadelenin her aşamasında mutlaka olmalıdır. Tek başına ilaç, tek başına ameliyat ile diyet ve egzersiz yapmaksızın başarıya ulaşmak mümkün değildir.

2.  Egzersiz: Vücutta depolanmış olan fazla enerjinin harcanmasına yönelik yapılan tüm düzenli ve planlı bedensel faaliyetler obezite tedavisinde olumlu sonuçlar verir. Birçok araştırmada düzenli yapılan egzersizler ile ciddi oranlarda zayıflama sağlandığı ispatlanmıştır. Egzersiz yapmakla aynı zamanda kas gücü artar, kemikler kuvvet kazanıp kemik erimesi azalır, insülin direnci kırılır, kan şekeri, kolesterol ve tansiyon anlamlı düzeylerde düşer, kalp krizi ve felç riski azalır. Önerilen; haftada en az 3 gün toplam 150 dakika olmak üzere orta yoğunluklu aerobik egzersiz (yürüyüş, bisiklete binme, bahçede çalışma, basketbol vs gibi spor faaliyetleri) yapmaktır. Bu faaliyetler kişinin yaşına, cinsiyetine, yaşam koşullarına, ihtiyaçlarına göre değişebilir. Kondisyonu ve yaşı uygun kişilerde egzersizin yoğunluğu ve süresi arttıkça kilo vermenin de daha fazla olduğu bilinmektedir.

3. Davranış Terapisi: Obezitenin önemli sebepleri arasında tıkanırcasına aşırı yemek yeme ve gece yemek yeme bozukluğu gibi psikolojik nedenler de vardır. Obezite değerlendirmesi yapılırken bu psikolojik sorunların olup olmadığı da araştırılır. Altta yatan bu nedenler ortadan kaldırılmadığı sürece obezite ile mücadele o bireyde yetersiz ve sonuçsuz kalır. Bu nedenle “Bilişsel Davranışçı Terapi” denilen psikiyatrik yaklaşımlar bu hastalarda obezite tedavisinin her aşamasında kullanılmalıdır. Bu yöntemde kişinin kendini tanıması, izleyip kontrol etmesi, uygun hedefler koymak, dürtü kontrolü yapmak, alternatif davranışsal yaklaşımlar geliştirmek ve hedefe ulaştıkça ödüllerle pekiştirme yapmak gibi basamaklar vardır. Bu ödüller yeme ile ilgili olmamalıdır.

4. İlaç tedavisi:

Obezite tedavisinde diyet, egzersiz ve davranış tedavilerinin en az 3-6 ay uygulanması sonrası  kişi mevcut kilosunun % 5’ini verdiyse kısa vadede hedefe ulaşılmış demektir. Eğer bu süre içinde tüm yaşam tarzı değişikliği çabalarına rağmen hedefe ulaşılamamış ise BKİ ≥30 kg/m2 olan kişilere ilaç tedavisi başlanması gündeme gelir. Eğer eşlik eden hastalıklar (şeker hastalığı, koroner kalp hastalığı, hipertansiyon, beyin damarlarında tıkanıklık, kolesterol bozukluğu ve uyku apne sendromu) varsa o kişide BKİ ≥ 27 olduğunda ilaç başlamak gerekir. Hangi ilaçların ne kadar süre ve dozda kullanılması gerektiği ile ilgili bilgi almak için endokrinoloji uzmanı olan hekiminizle görüşmeniz en uygun yaklaşım olacaktır.

5. Cerrahi yöntemler

Yukarıda bahsedilen yöntemlerin uygun süre (en az 6 ay) ve şekilde uygulanmasına rağmen kilo kaybı hedefine ulaşılamayan durumlarda BKİ ≥ 35 kg/m2 olanlarda obezite ile ilişkili şeker hastalığı, hipertansiyon, kolesterol yüksekliği, uyku-apne sendromu gibi en az 1 hastalığın eşlik ediyor olması durumunda cerrahi tedaviler uygulanabilir. BKİ ≥ 40 kg/m2 olması durumunda ise eşlik eden herhangi bir hastalık olmaksızın cerrahi tedavi uygulanabilir. Yine yeterli süre ve şekilde önceki tedavi basamaklarının uygulanmış olması şarttır.

Mide hacmini küçülterek daha az gıda almayı amaçlayan veya bağırsakları kısaltarak gıda emiliminin azaltıldığı cerrahi yöntemler obezite tedavisinde kullanılabilmektedir. Bazı ameliyatlarda ise bu iki yöntem birleştirilebilmektedir.

Anestezi ve ameliyat riskleri, ameliyat sonrası takip ve tedavi ile ilgili sorunlar, donanımlı merkez ve tecrübeli cerrah gereksinimi, yüksek maliyet gibi sebeplerden dolayıobezite tedavisinde cerrahi tedavinin son çare olarak uygulanması gerektiği unutulmamalıdır. Yani cerrahi tedavi her obez bireye uygulanacak rutin bir tedavi yöntemi değildir. Ayrıca cerrahi sonrasında da kişilerin diyet ve egzersiz gibi yaşam tarzı değişikliklerine devam etmesi gerekir. Çünkü bu tedbirlere uymayanlarda cerrahiden 1-2 yıl sonra hastaların yavaş yavaş eski kilolarına ulaşmaya başladıkları yapılan birçok çalışmada görülmüştür.

Share: